Dini anlamda ahlaka ve adaba dair yazılar yazan eski âlimler, insanların dünya ve ahiret huzuru için sahip olmaları gereken en önemli değerlerden birisi olarak kanaatkâr olmayı ifade etmişlerdir. Kanaatkârlık; Dünya’ya aşırı bağlanmamak, kişinin hırs ve tutkularının esiri olmayıp Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere şükretmesi ve her ne durumda olursa olsun varlıkta da yoklukta da Allah’ın taksimine rıza göstermesidir. Kanaatkârlık çok önemli bir erdemdir.
Dini anlamda ahlaka ve adaba dair yazılar yazan eski âlimler, insanların dünya ve ahiret huzuru için sahip olmaları gereken en önemli değerlerden birisi olarak kanaatkâr olmayı ifade etmişlerdir. Kanaatkârlık; Dünya’ya aşırı bağlanmamak, kişinin hırs ve tutkularının esiri olmayıp Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere şükretmesi ve her ne durumda olursa olsun varlıkta da yoklukta da Allah’ın taksimine rıza göstermesidir. Kanaatkârlık çok önemli bir erdemdir.
İnsan tabiatı icabı dünyaya, mal sevgisine ve biriktirmeye meyilli bir varlıktır. Nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterilmiştir. (Al-i İmran, 14) Bu son derece doğal bir duygudur. Kur’an ve Sünnetin geneline baktığımızda insanın mal sevgisinin eleştirilmediğini, çünkü yerlerde ve göklerde ne varsa her şeyin insan için yaratıldığını görürüz. Eleştirilen husus dünyevileşmektir, hırs ve aç gözlülüktür. Bizi manevi kimliğimizden uzaklaştıran cimrilik, bencillik paylaşmamak ve ihtirastır. Kanaatkârlığın zıddı olan ihtiras çok kötü ve yakıcı bir duygudur. İhtiraslı insanlar varlık içinde yokluk çeken, zenginlik içinde ruhen fakir olan insanlardır. “Her şeye rağmen elde etme hırsı” gözlerini kör etmiş ve manevi açlık içinde kıvranan insanlardır.
Günümüzde kanaat eğitimi konusunda çok eksik olduğumuzu üzülerek ifade etmek istiyorum. Özellikle gençlerle ilgili altını çizerek belirtiyorum ki sahip oldukları imkân ya da değerler hususunda yetinmeyi bilmiyorlar. Günümüzde hırs ve ihtirasları yüzünden ruhi ve psikolojik dengesi bozulan, manen ve bedenen hastalanan, kendisine ve çevresine zarar veren birçok genç insan görüyoruz. Mutlu olamıyorlar, huzurlu değiller. Çünkü kanaat duygusu kayıplara karışmış, ağlamayı unutmuşuz. Gözyaşının da bir huzur kaynağı olduğunu hesap edemiyoruz. Anneler babalar olarak çocuklarımızın ruhlarındaki boşluğu ancak daha çok tüketerek dolduracağımızı sanıyoruz. Onlara hiçbir zaman “hayır” demiyoruz. Oysaki çocuklarımıza kanaat duygusuna sahip olmaları gerektiğini aşılamalıyız. Onlara bunu kendi hayatımızda yaşayarak göstermeliyiz. Huzurun parayla pulla satın alınabilecek bir değer olmadığını çocuklarımız öğrenmeli. Çünkü “Huzur asla marketten satın alınabilecek bir nesne değildir.”
Tüketim çılgınlığı ve maalesef ki israfın zirve noktada olduğu günümüz dünyasında yuvalarımızda ve hayatımızın genelinde huzur arıyorsak eğer “bu bana yeter” demeyi bilen ve paylaşmanın zevkine varan onurlu ve erdemli nesiller yetiştirmeliyiz. Son olarak sevgili Peygamberimizin şu sözünü unutmayalım: Gerçek zenginlik mal çokluğu değil gönül tokluğudur. Buhari, Rikak 15; Müslim, Zekat 130