Yağlıdere Çayı üzerinde;Ağanın Köprüsü,Harava Köprüsü,Sınır Köprüsü gibi 12 adet tarihi köprü vardır.

 AĞANIN KÖPRÜSÜ
Yağlıdere Çayı üzerinde;Ağanın Köprüsü,Harava Köprüsü,Sınır Köprüsü gibi 12 adet tarihi köprü vardır. Bunların en büyüğü Ağanın Köprüsü olup ayak açıklığı 20,yüksekliği 11 metredir.Köprü sağlam olmakla birlikte karayolu ulaşımı yanı başındaki beton köprüden sağlanmaktadır.Bu köprü yaklaşık 200 yıl önce çevre köyler tarafından imece usulüyle yapılmıştır.Köprü üzerindeki kitabede “El hasenatü vel hayrât hüvelbaki Kethudazâde Emin Ağahayratıdır. 1232″yazmaktadır. Define arayıcıları bu kitabeyi yerinden çıkarmış,ancak duyuldukları bırakarak kaçmışlardır.
 
Yağlıdere Çayı boyunca karşılıklı kıyılarla irtibatı sağlamak için tahta ve asma köprüler yapılmış ve halen ulaşımda kullanılmaktadır. 
 
 
HACI ABDULLAH HALİFE(SARI HALİFE)
 
Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında Türk dervişlerinin büyük payı olmuştur.Bu dervişler tekke ve zâviyelerini kurdukları yerlerde;tarım, bayındırlık ve eğitim işlerine önderlik etmişlerdir.
 
Tekke Köyündeki zâviyenin de;Yavuz Sultan Selim’in Trabzon Şehzâdeliği sırasında,annesi Gülbahar Hâtun tarafından tesis edildiği ve yönetiminin de Hacı Abdullah Halife’ye(Sarı Halife)bırakıldığı,köydeki Osmanlıca vakfiyeden ve tapu tahrir defterinden anlaşılmaktadır.
 
Köydeki zâviyeden günümüze;cami,zâviye,misafirhâne,değirmen ve Tuğlacık Köyündeki türbe kalmıştır.Fırın ortadan kaldırılmış,zâviye misafirhânesinin yerine ebe evi yapılmıştır.
 
Cami 12.90×9.00 m ebatında olup;kalın taş duvarlıdır.Bir giriş ve kare şeklinde bir harim kısmından meydana gelmektedir.Örtüsü dört omuzludur.
 
Zâviye,Hacı Abdullah Halife’nin dergahıdır.5.55×5.00 m ebatındaki zâviye,kalın taş duvarlı bir alt yapıya sahiptir.Kapısı doğu cephesindedir.Üç basamaklı ahşap bir merdivenle çıkılır.Zâviye’de pöstekiler,âsâlar,sırlı seramikler ve kandiller gibi eşyalar bulunmaktadır.
 
Misafirhâne iki katlı olup;birinci katı ahır,ikinci katı ise 11.10×11.10 m boyutunda ikâmetgâhtır.Kuzeyinde bir hayat(Aşana,hol)vardır.Girişte dar bir koridora açılan üç oda ve bir tuvalet yer alır.Her odanın bir ocağı ve taş dolapçıkları vardır.Bu misafirhânede gelip-geçen bütün misafir ve yolcular kalıyorlardı.
 
Değirmen;köyün şimşirlik mevkiindedir.Su arkı ve oluğu büyük blok taşlardan yapılmıştır.Esas duvarları ise gayrı muntazamdır.Halen çalışmakta olup,suyunun hiçbir zaman eksilip-artmadığı söylenmektedir.Değirmenin yanından akan dere bazen kuruyup,bazen taşmakta ama bu durum değirmenin suyunu hiç etkilememektedir.
 
Bugün Tekke Şeyhinin torunlarının elinde şu vesikalar vardır:
 
a-Kanuni Devrinden Kalma Bir Vakfiye:
 
Uzun bir ceylan derisi(yaklaşık 2 m uzunluğunda ve yarım metre eninde)üzerine siyah ve kırmızı mürekkeple yazılmıştır.Yukarıdan aşağıya doğru besmele levhası,hamdele ve salvele levhası,Kanuni’nin Tuğrası,Anadolu Kazaskeri Muhammedü’r-Rûmi Hâşiyesi,Vakfiyenin esas kısmı ve şahitler kısmından oluşmaktadır.
 
b-Üç Mezar Taşı:
 
Bu taşlar Mekke mensubu üç erkeğe ait birer baş şâhidesidir.Her üç şâhidenin başında birbirinin aynı olan birer kavuk vardır.Mehmet oğlu Es-Seyyid es-Şeyh Abdullah,Ali Şeyh-Zâde Ömer Ağa’nın oğlu Ali Ağa ve es-Seyyid Mehmet Şeyh oğlu Ali Şeyh şâhideleri olduğu kitabelerinden anlaşılmaktadır.
 
c-1913 Yılından Kalma İki Berat:
 
Her iki berat da 5.Sultan Mehmet Reşat’ın Tuğrasını taşımaktadır.
 
Belgelerin incelenmesinden;Hacı Abdullah Halife Zâviyesi’nin 1400′ lü yılların sonundan,Cumhuriyet dönemine kadar hizmet verdiği anlaşılmaktadır.Hacı Abdullah Halife Nakşibendî Tarikatına mensuptu.
 
Sarı Halife ile ilgili bazı olaylar nesilden nesile aktarılmış;günümüze kadar gelmiştir.Aktarılma şekli tam sağlıklı olmamakla beraber bunlardan bazıları şöyledir:
 
Sarı Halife köye bir değirmen inşa etmiş ve bendini yaptıktan sonra,bugünkü suyu olduğu yere âsâsını vurmuş,âsânın vurulduğu yerden çıkan su değirmeni çevirmeye başlamış.Sarı Halife’nin değirmeni; öğütmek için mısır dahi koymadan un yapmaya Halife de bunları halka dağıtmaya başlamış.Halife’nin kızı da kendisine yardım edermiş.Halife kızına,değirmenin mısır konulan teknesine bakmamasını söyler ve iyice tembih edermiş. Değirmen sürekli olarak,mısır koymadan,un yapmaya devam edermiş. Kızın;ergenlik çağına gelince mısır konmadan un nereden geliyor diye merakı artmış ve babasının tembihine rağmen tekneye bakmaya karar vermiş. Tekneye bakınca büyük bir yılanın ağzından mısır akıttığını görmüş ve korkarak geri çekilmiş.Bundan sonra un kesilmiş.Babası durumu anlamış ama yapılacak bir şey yokmuş.
 
Diğer bir olay ise şöyle anlatılır:Halife köyden atına biner,Trabzon’a gider,Şehzâdeye ders verip aynı gün köye dönermiş.(Köy ile Trabzon arası yaklaşık 140 km’dir.)Halife bir gün Trabzon’dan gelirken şimdiki ilçe merkezinde namaz kılmak istemiş,ancak kendisine seccadesini serecek yer vermemişler.Bunun üzerine atını dereye sürmüş ve akan suyun üzerine seccadesini sererek namazını kılmış ve sonrada köye geri dönmüş.
 
HALİFE TEKKESİNE KANUNİ’NİN VERDİĞİ VAKFİYENİN ÖZETİ:
Bu vesika ;en büyük sultan,büyük hakan,bütün ümmetlerin yönetiminin tek yetkilisi…nice büyük burunları kıran,şahları yüzleri üzerinde süründüren…yeryüzündeki bütün mazlumların sığınağı olan Allah’ın(yeryüzündeki)gölgesi…Sultan Süleyman Han’ın ninesinin tekkesiyle ilgili olup…babası Sultan Selim Han…kendisine arz-eylediği üzere,azim olan Allah’ın sevabını isteyerek ve “o gün ki ne mal ne evlad fayda verir, ancak iyi bir yürekle Allah`a yönelmek fayda verir.” (olarak nitelenen) günde, o günün sahibi ve maliki olan O`nun elemli cezasından kaçınarak ve sadık bir niyet ile, Trabzon sancağındaki, Kürtün kazasının, Yağlıdere nahiyesine bağlı olup; yerinin belirli olmasından ötürü, sınırları ile niteliklerinin açıklanmasına gerek olmayan bir bölgede, rahmetli Hacı Halife`nin yaptırmış olduğu zaviyeyi şer`i olarak “vakf”, geçerli olarak “habs” ve gönül rızası ile sadaka edip…ve bu vakfı rızaen kabul ve burada yazılı olan şekilde iki yönden sahih ve iki yönden şer`i olarak ve yazılı rivayetler dairesinde (Osmanlı) sultanlarının vakıf kanununa göre, onun tarafından (benimsenmiş) bulunmaktadır.
 
Orada (gelen ve gidenlere) yemek verilecek; (herkese)…aynı derecede itibar ve riayet gösterilecektir… buna ters durumlar içine girilmeyecektir…
 
Sultan olsun, vezie olsun; kadı olsun, emir olsun; zaim olsun, rayib olsun; hazır olsun, gaayip olsun; reayadan olsun, timar erbabından olsun; ve bunlardan başka iyi adam olsun, kötü adam olsun; hiçbir kimsenin tağyir, tebdil, tahrif veya tatil veya bunlara benzer beğenilmeyecek herhangi bir işlemle herhangi bir şekil veya sebep altında vakfa müdahalesi caiz olmayıp, her kim fesih veya tahrif suretiyle vakfa müdahale ederse Yüce Allah, ceza gününde afv-etmez ve çeşit çeşit büyük azaplarla onu cezalandırır…
 
Buna göre vakfiyenin şehadet altına alınması ve yazılması 950 (1543 Miladi) zilhiccesinin başlarında vuku buldu.
 
Rumi 1328`de Sultan Reşad Tarafından Verilen Berat Metni de Şöyledir:
Trabzon kazasına bağlı Sıra (Mera) köyünde oturan, bdullah Bey cami vakfından ücretli olarak gündeliği bir akçe vazife ile söz konusu camide hatiplik görevini üstlenen Süleyman oğlu Hasan`ın vefatı üzerine; bu yerde yapılan bir imtihan neticesinde ehliyet ve liyakatı ortaya çıkan, onun oğluna iş bu padişahın yüce buyruğunun bizzat kendisine verilmesine, mahallinde yapılan soruşturma ve mahkeme tarafından yapılan teftişinde ona bildirilmesi üzerine Evkaf Vekaleti tarafından özetlenerek bana arz edilen ve neticesinde 1327 yılının Zilhicce ayının 23. günü benim tarafımdan çıkartılmış bulunan Hattı Hümayun-u Şahanem gereğince, hatiplik vazifesinin adı geçen şahsa verilmesine; O`nun bu resmi görevine devam etmesine, tembellik ve ihmalkarlık gösterilmesi halinde bu vazifenin ondan alınarak bir başka şahsa verilmesi şartıyla da onun bu görevde yetkili kılınmasına dair iş bu Padişahlık Beratımı verdim. Böylece ferman buyurdum.
 
ÇAĞLAYAN ŞELALESİ
İlçemizin sınırları içindeki Çağlayan Köyü`nde; yaklaşık 50 m. yüksekliğinde tabii bir şelaledir. Yeşillikler arasında; enfes ve doyulmaz bir görünüm arz etmekte; seyrederken dinlendiğinizi hissetmektesiniz. 
GÖLYANI
İlçemiz Yağlıdere’ye ilçeye bağlı Sınır ve Yeşilpınar köyleri arasında bulunan Gölyanı Yaylası`nın gölü ve doğal güzellikleri kadar, otantik yayla evleri ile de görenleri büyülemektedir.Yaylada elliye yakın Otantiği bozulmamış ev bulunmaktadır.
Gölyanı yaylası Turizm Bakanlığı tarafından Tabiat koruma alanı ilan edilmiştir. ve korumaya alınmıştır.Ayrıca Turizme açılması için de projeler hazırlanmıştır.
 
 
 




Paylaşmayı Unutma!